Berlin Zamanı: Gitmek mi zor kalmak mı?

Oyun yazarı Ceren Ercan ve oyuncu Ezgi Çelik ile „Berlin Zamanı“ oyunu, insanın yaşadığı ülke ile olan ilişkisi ve Türkiye'yi terk etmek üzerine söyleştik.

„Gitmek isteyenler, kalmak isteyenler, gitmek isteyip gidemeyenler, gidenler ve özlemden delirenler…“ Foto: Murat Dürüm

Almanya eskiden beri Türkiyelilerin bir numaralı göç adresi olsa da son yıllardaki göçlerin sebepleri ve özneleri geçmişten oldukça farklı. Almanya Federal İstatistik Dairesi’nin yaptığı açıklamaya göre Türkiye’den ülkelerine olan göç bir önceki yıla göre yüzde 18 arttı. Artık Türkiyeliler sadece iş bulmak, para biriktirmek gibi sebeplerle Almanya’ya göç etmiyorlar. Hükümet tarafından “Yeni Türkiye“ diye adlandırılan ve giderek muhafazakarlaşan ülkelerinden umudu kestikleri için gidiyorlar.

Ceren Ercan’ın yazdığı “Gidenler, Kalanlar, Saklananlar“ üçlemesinin ilk iki oyunu „Seni Seviyorum Türkiye“ ve „Berlin Zamanı“ kurgusu ve sorduğu sorularla bu meselelere odaklanıyor. Üçlemenin son halkası olan ancak henüz sahnelenmeyen „Tahran Rüyası“ ise alt kültürün güçlü ve dönüştürücü bir alternatif yaratıp yaratamayacağına odaklanıyor.

Berlin Zamanı’nda Berlin’e gitmeye karar vermiş, buradaki son günlerini geçiren Özge adında genç bir kadını canlandıran Ezgi Çelik ve Ceren Ercan ile bu günlerin Türkiye’sinde, “istenmeyen çocuklar gibi“ yaşıyor olmanın hissettirdiklerini ve bununla nasıl baş edileceğini konuştuk.

taz.gazete: Üçleme fikri nasıl ve ne zaman oluştu?

Ceren Ercan: Geçen senenin başlarıydı. Kendimi çok yalnız hissettiğim bir dönemdi. Sadece benim değil, etrafımdaki herkesin kendini çok yalnız hissettiği bir dönemdi aslında. Herkes çok umutsuzdu, birbirimize söyleyecek yeni bir şeyimiz yoktu. Ben de bugünü bugünden anlatmaktan başka hiçbir şeyin içime sinmeyeceğini hissettim. „Kendi aramızda konuşamıyorsak, en azından kendi etrafımdaki insanlar üzerinden dönemin halet-i ruhiyesini anlamaya çalışırım“ dedim. İlk önce gidenlerin hikayesini yazmayı düşündüm. Etrafımdaki herkesin gittiği ya da gitmeyi düşündüğü bir süreçti. Art arda patlamalar, 15 Temmuz darbe girişimi…

„Seni Seviyorum Türkiye“, ilginç bir isim seçimi. İsmindeki güçlü sevgi sözcüğü sebebiyle kimi insanlar milliyetçi bir oyun izleyeceğini düşünebilir. Bir ülkeye ilan-ı aşk etmek ne kadar mümkündür?

Ceren Ercan: Oyunumla ilişki kurmaya çalıştığım insanlar ülkeye karşı benim gibi karmaşık duyguları olan insanlar. Onlara “Seni Seviyorum Türkiye“ demek, „Bir de buradan başlayalım, barışarak, severek başlayalım“ demek ilgimi çekti. Aslında bu ülkede istenmediğini düşünmek, istenmeyen çocuk olmak gibi bir his… Mevcut iktidar o kadar çok “bunlar“, “beğenmeyen gitsin“ gibi ifadeler üzerinde duran bir politika yürütüyor ki, son 15 yılın bütün söylemi bunun üstüne kurulmuş durumda. „Siz Türkiye değilsiniz“ diyor ama biz de buradayız, biz de Türkiye’yiz.

Berlin Zamanı size geldiğinde, ilk okuduğunuzda neler düşündünüz? Kendi hislerinizle ne gibi paralellikler kurdunuz?

Ezgi Çelik: Oyunu ilk okuduğumda da şimdi de aynı şeyi düşünüyorum; maalesef bence şu anki halimizle çok benzerlikler var. Gitmek isteyenler, kalmak isteyenler, gitmek isteyip gidemeyenler, gidenler ve özlemden delirenler, oturdukları masalarda bu konuyu dillerine pelesenk edenler gibi… Bu şekilde bir rüzgarda savruluyoruz bence. Canlandırdığım karakter Özge gibi “Tak etti artık ama aaaa!“ deyip toparlananlar da var bolca.

Peki, gitme kalma meselesini hep hesaplaşma üzerinden mi okumalıyız?

Ceren Ercan: Bu oyunları yazarken de sürekli düşündüğüm sorular… Bakın ama Euro kaç TL oldu? Yarı kapalı cezaevinde yaşar gibi olduk. Ayrıca sen hiç böyle düşünmüyor da olsan, kendini dünya vatandaşı olarak da görsen, Paris ya da Berlin’e gittiğinde, kafa boşaltmaya bara gitsen, sana sorulacak ilk şey Türkiye’yle ilgili olacak. Tüm bu sorular insanı nasıl okuduğumuzla ilgili. Ben insanı politik bir varlık olarak okuyorum. Bugünün trajedisi biraz bu kimlikten sıyrılmayı arzu ettiğin noktada yine kimliğe saplanıp kalmak…

Tanpınar; „Bu ülke evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olma özgürlüğü vermiyor“ der. Sizin umudunuz var mı Türkiye için?

Ezgi Çelik: Ben kalmak istediğime karar verince, yok yok gitmeliyim diyorum, gitmek istiyorum deyince de yok ben gidemem kalacağım diyorum. Demek ki hala bir heyecan var ki ülkede, kafam bu kadar karışık… Her gün aynı yerde sonsuza kadar kalacağını bilerek yaşamak…

Ceren Ercan: Umutlu olmak benim sevmediğim bir duygu. Bana Türk melodramlarını, Yaşar Usta romantizmini hatırlatıyor. Ben umutsuzluktan, umutsuz ve öfkeli olmaktan daha çok besleniyorum. Beni harekete geçiren duygular bunlar…

*Berlin Zamanı 9 ve 21 Ekim’de İstanbul'daki Toy Sahne’de sahnelenecek.

Einmal zahlen
.

Fehler auf taz.de entdeckt?

Wir freuen uns über eine Mail an fehlerhinweis@taz.de!

Inhaltliches Feedback?

Gerne als Leser*innenkommentar unter dem Text auf taz.de oder über das Kontaktformular.

Das finden Sie gut? Bereits 5 Euro monatlich helfen, taz.de auch weiterhin frei zugänglich zu halten. Für alle.

Bitte registrieren Sie sich und halten Sie sich an unsere Netiquette.

Haben Sie Probleme beim Kommentieren oder Registrieren?

Dann mailen Sie uns bitte an kommune@taz.de.