Eren Keskin: „Halkın büyük bir çoğunluğu devlet gibi düşünüyor“

İHD Eş Genel Başkanı Avukat Eren Keskin'e bugüne kadar açılan davalarda toplam 456 bin lira para cezası verildi; „Her ay pahalı bir eve kira öder gibi taksit ödüyorum. Bir gün geciktirseniz, hemen yakalama kararı çıkarıyorlar.“

„Ben cezaevine girersem bugün bütün dünya bunu tartışacak ve kendi içim rahat edecek.“ Foto: Sarkis Güreh

Tarih 26 Mart 1995. Otuzlu yaşlarında genç bir avukat, İstanbul'da Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde iki yanında bulunan jandarma erlerinin arasından hakkında verilen kararı dinliyor. Hakim, onu Özgür Gündem gazetesinde yayımlanan bir yazısında „Kürdistan“ sözcüğünü kullandığı için 30 ay hapse mahkum ettiğini açıklıyor.

DGM’nin karar verdiği o duruşmadan bugüne neredeyse çeyrek asır geçti. Eren Keskin, sonraki yıllarını Kürt nüfusun çoğunlukta olduğu bölgelerde köy boşaltmalardan koruculuk sistemine ve yargısız infazlara kadar uzanan insan hakları ihlallerini belgelemek ve karanlık devlet politikalarının mağdurlarını savunmakla geçirdi. Bu süreçte hakkında onlarca dava açıldı, ana akım medya tarafından hedef gösterildi ve hatta silahlı saldırıya uğradı.

Türkiye’nin en köklü insan hakları kurumu olan İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) Eş Genel Başkanı olan Keskin bugün 143 davayla karşı karşıya. En son olarak Mart ayında, kapatılan Özgür Gündem gazetesinde genel yayın yönetmenliği yaptığı için yargılandığı davada “devlet organlarını aşağılamak“ ve “cumhurbaşkanına hakaret“ suçlarından 7.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

„Asla unutma“

Bir banka müfettişi ve eşinin iki çocuğundan biri olarak 1959 yılında Bursa’da dünyaya gelen Keskin, siyasetin günlük olarak konuşulduğu bir evde büyüdü. Babası Sivaslı bir Kürt olsa da, Keskin’in deyimiyle “asimile olmuş“ bir aileden geliyordu. Keskin, 1972 yılında, henüz 13 yaşındayken, Deniz Gezmiş’in idam edilmesiyle avukat olmaya karar verdi. Bir sene sonra babasının görev yeri değişikliği nedeniyle İstanbul’a taşındılar.

Kürt gerçekliğiyle, Türk devletinin yok saydıkları ve yok ettikleri ile ilgili ilk farkındalık duyduğu anı şöyle hatırlıyor Keskin:

Ailem demokrat bir aileydi ama Kürtlük meselesi o zaman Batı'da konuşulmuyordu. Sanırım 13 yaşındaydım. Babamın halasının oğlu bana 'Biz Kürdüz. Bunu hiç unutma.’ dedi. Ben de o zaman 'Bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi?’ filan diye düşünmüştüm. Ondan sonra Kürt meselesi yavaş yavaş konuşulmaya başlandı. Öyle öyle ben kendi kendimi Kürtleştirdim, ailemi de sonradan kendime benzettim.

Sonu gelmeyen taciz ve tehditlere rağmen, ailesi ona her zaman destek oldu. “Annem HDP’li; bayağı da görüşlerini her yerde söyleyen biri. Kendi arkadaşlarıyla tartışır, insanları etkilemeye çalışır.

“Pahalı bir eve kira öder gibi“

Keskin, kendisine açılan davalarda toplamda 456 bin lira para cezası aldı. Bu cezaların 108 bin lirası kesinleşti. Keskin, İstanbul’da yer alan ve aynı zamanda kurucuları arasında yer aldığı Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu’na ev sahipliği yapan geniş fakat mütevazi ofisinde oturuyor. Çalışma odası, ziyaretçileri günümüzün parıltılı ofis takımları yerine güven veren rahat koltuklarla karşılıyor. Keskin bir sigara yakıyor ve anlatıyor; “Taksitle ödüyoruz. 23 taksite bölüyorlar. Her ay pahalı bir eve kira öder gibi taksit ödüyorum. Boşu boşuna giden paralar.“

Türkiye’de ve Almanya’da aralarında İHD, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Türk Alman Kültür Forumu’nun da olduğu birçok kurum yargının kestiği fahiş para cezalarının yükünü birlikte omuzlamaya çalışıyor.

Arkasında duran geniş yüzeyli çalışma masasının üzerinde yığınla kağıt duruyor. Duvarlar, içinden kitaplar ve dosyalar fışkıran kitaplıklarla çevrili. Her an cezaevine girebilecek birinde görülmesi ender bir sükunetle devam ediyor: “Taksitlerden birini geciktirdik bir kere; hemen yakalama kararı çıkarttılar. Bir gün geciktirirseniz, hemen yakalama kararı çıkarıyorlar.

Türkiye’den gitmemek

Derin devlet“ tabirinin çok sık kullanıldığı bir ülkede insan hakları mücadelesi vermenin anlamı bazılarınca sorgulanabilir. Ancak Keskin, hayalperest biri değil. Hak savunucularının aslında neyle karşı karşıya olduğunu iki cümlede büyük bir açıklıkla ifade ediyor: “Türkiye çok totaliter bir devlet yapısına sahip. Halkın büyük bir çoğunluğu devlet gibi düşünüyor.

Türkiye’den taşınmasına yönelik onlarca teklife rağmen Keskin, gitmemeyi seçiyor;

Ben ifade özgürlüğü konusunda çok uzun yıllardır mücadele içindeyim. Daha önce de düşüncelerim nedeniyle cezaevinde yattım. Bizim gibi insan hakları camiasında uluslararası düzeyde tanınan insanların gitmemesi gerekiyor. Çünkü ifade özgürlüğü mücadelesi bir şekilde unutuluyor, gündeme gelmiyor. Ancak ben cezaevine girersem bugün bütün dünya bunu tartışacak ve kendi içim rahat edecek. Yoksa tabii ki cezaevine girmek istemiyorum ama yurt dışına gidersem kendimi rahat hissetmeyeceğim.

Gitmeyi tercih edenlere karşıysa anlayışsız değil. Hemen ekliyor;

Kesinlikle gitmeyi bir hak olarak görüyorum. Kimse bunu yaşamak zorunda değil. Aslında gidenler ve içerde kalan muhalifler hala mücadeleyi sürdürüyor. Avrupa’da da sürdürülen bir mücadele var. Burada da var. Bu bir şekilde diri tutuyor bizleri; bu da bir gerçek.

„Annem ve kedilerim“

Ancak Keskin, cezaevine girmesi halinde 85 yaşında birçok hastalığı bulunan annesi ve üç kedisi için ayarlamalarını şimdiden yapmış “Benim cezaevine girmem, annemi mental olarak çok etkileyecek, onu biliyorum. Üç tane de kedim var. Kedilerimi de nerelere dağıtacağımızı konuştuk. En önemli şey annem ve kedilerim. Ama onların ayarlamasını yaptık.“

Einmal zahlen
.

Fehler auf taz.de entdeckt?

Wir freuen uns über eine Mail an fehlerhinweis@taz.de!

Inhaltliches Feedback?

Gerne als Leser*innenkommentar unter dem Text auf taz.de oder über das Kontaktformular.

Das finden Sie gut? Bereits 5 Euro monatlich helfen, taz.de auch weiterhin frei zugänglich zu halten. Für alle.

Bitte registrieren Sie sich und halten Sie sich an unsere Netiquette.

Haben Sie Probleme beim Kommentieren oder Registrieren?

Dann mailen Sie uns bitte an kommune@taz.de.