Siz olsaniz ne yazardiniz? Von Songül Çetinkaya und Yusuf Etiman

Bize„taz için Türkçe bir yazi yazin, hem de konuyu siz seçin“ dediklerinde, hem çok sevindik, hem de „aman, bir iki saatte yazariz, ne olacak?“ diye düșündük. Hemen çaylar kahveler yapildi, kagit kalem ve biz masaya oturduk. O ana kadar, aklimizdan geçen, hakkinda sayfalar yazilabilecegini hayal ettigimiz bilimum konular bir anda yerlerini sonsuz bir boșluga birakip yok oldular.

Üç saat sonra ilk denemeyi yarida kestigimizde, daha tek satir bile yazmamiș oldugumuzu görmek, sinirlerimizi korkunç derecede bozdu. Hatta, zaten taz okuyan Türkler Almanca bilir diye, bari hiç olmazsa yarisini Almanca yazsak düșüncesine bile kapildik. Yanilmișiz. taz elemanlari yüzde yüz Türkçe olacak șeklinde emir beyaninda bulununca bütün ümitlerimiz kayboldu.

Insanin eline Almanya capinda satilan bir gazeteye otuzikișer vuruștan yüzdört satirlik (Almanlar ne istediklerini tabiiki bizden daha iyi bilirler) bir yazi yazma șansi geçmesi büyük bir olay... Ama ne yazarsinz... Üstelik Almanca tercümesiz yayinlanacagindan, yaziyi yalniz Türkçe bilenlerin okuyabilecegini bilmek durumu daha da zorlaștiriyor. Türkiye hakkinda mi yazsak, Almanya hakkinda mi... Almanya‘daki Türkleri mi konu alsak, Türkiye‘deki yabancilarin zorluklarini mi? Politik agirlikli bir yazi mi olsun, geleneksel Türk yemek tarifleri mi versek. Yabancilar dairesinde geçen sonsuz sabahlardan birini mi konu alsak, Türklerin akillarinda bol miktarda bulunan diger azinliklara karși olan düșmanligi mi...

Saatlerce konușup karar verememenin acisiyla ilk bulușmamiz sona erdi. Tabii sonunda kafayi iyice üșütüp bari hiçbir anlami olmayan birtakim harfleri arka arkaya yazip, Almanlara Türkçe diye satalim, basilinca çok egleniriz, Türklerden de bir sürü mektup aliriz, ünlü oluruz diye bile düșündük.

Ikinci bulușmamiz, ayni șekilde uzun uzun konușmalarla geçti.Birkaç saat ve onbeș- yirmi bardak caydan sonra, herhangi bir konuya karar vermenin imkansiz oldugunu fark edip, hiç olmazsa taz için ilk Türkçe yaziyi yazma cezasia çarptirilmanin zorluklarini dile getirmeye karar verdik.

Bugün üçüncü kere buluștuk. Çaresizligimizi dile getirmenin elimizde kalan tek șans oldugunu bilgigimiz için, bu sefer çay-kahve‘den vazgeçip bilgisayar bașinakurulup ikișer paket sigara eșliginde okudugunuz yaziyi yaziyoruz. Merak ettigimiz, acaba biz degil de bașka birisi bu görevi alsaydi ne yazardi? Tamamen Almanca bir gazetede basilan ilk Türkçe yazinin konusu ne olabilir? Songül'ün en sevgili konusu „Mittelmeeranämie“ mi yoksa Yusuf‘un yemek tarifleri mi? taz‘in da șanina yarișir demokratik bir çözüm olarak, makalemizi bir forum haline getirip, sizlere sormaya karar verdik. Siz olsaniz ne yazardiniz? Bütün gazetelerde maalesef hemen her gün çikan, Almanya‘da bir yabanci olarak yașamanin getirdigi, ve hemen hemen herkesin bildigi zorluklar degil, daha özel, daha komik konular bulmak mümkün mü?

Gazeteci olmanin en kolay yolunun, yeterli miktarda çay yapip, masa bașina geçmek, en az bir paket sigarayi gözden çikarmak ve ürünlerinizi bize en kisa zamanda yollamak oldugunu șimdiye kadar herhalde bilmiyordunuz ... Șimdi bildiginize göre tekrar soruyoruz: Siz olsaniz ne yazardiniz?

yusi@snafu.de